30.3.07

MELEK TERAPİLERİ

Koruyucu melekleriniz ve melek aleminin diğer üyeleri sizden negatif ve korku dolu düşünmenin etkilerini dalıvermeye yardım etmekten mutlular. Her şeyden çok, meleklerin amacı bilinçliliğimizi Tanrı’nın sevgisinin kavrayışına getirmektir. Böylece, sevginin farkındalığını bloke eden herhangi bir şeyin kalıntısını temizleyip uzaklaştırmamıza yardım etmek onlar için büyük zevktir.
Her zaman etrafınızda melekler var, nonstop ve garanti. Daha önce yapmış olduğunun, söylemiş olduğunuz ve ya düşünmüş olduğunuz herhangi bir şeye rağmen melekler sizi koşulsuz severler. Bunun istisnası yoktur ve siz bu paragrafı okurken, tam şimdi melekleriniz yanınızda.

Korkunun etkilerini temizlemekte, melekler ile çalışmanın bazı güçlü yolları aşağıda veriliyor :


MELEK KOVALARI

Bu, yaşamın meydan okumaları ile ilgili üzüntü duyduğunuz herhangi bir zamanda kullanılacak mükemmel bir meditasyondur. Derin nefesler alıp vererek başlayın. Zihin gözünüzde, meleklerin önünüze büyük bir kova koyduğunu vizüalize edin. Melekler kovanın yanında duruyorlar ve sizin canınızı sıkan her şeyi kovanın içine koymanızı istiyorlar.
Kendinizi, para, kariyer, yuvanız, veya sahip olduklarınız ile ilgili üzüntüleri kovaya koyarken görün ve hissedin. Sonra, bedeniniz veya sağlığınız ile ilgili endişelerinizi kovaya koyun. Sonra, herhangi birisi ile anlaşmazlıklarınızı kovaya koyun.
Şimdi, herhangi bir ilişkide sahip olduğunuz incinme hislerini kovaya koyun. Sonra, suçluluk veya kendini – suçlamayı kovaya koyun. Hedefleriniz, amaçlarınız ile ilgili sahip olabileceğiniz korkuları da kovaya koyun. Başarısızlık veya başarı korkusunu kovaya koyun.
Sonra, gelecek ile ilgili sahip olabileceğiniz korkuları kovaya koyun. Organize dinlerin üyelerine karşı sahip olabileceğiniz herhangi incinme hislerini veya öfkeyi kovaya koyun. Sonra, Tanrı’ya karşı hissedebileceğiniz direnci kovaya koyun. Eğer sizi sıkan başka bir şeyler varsa, onları da şimdi kovaya koyun. Geride hiçbir şey kalmasın. Hepsini şimdi kovaya doldurun. Bedeninizin ve ruhunuzun ne kadar hafiflediğine dikkat edin.
Melekler size gülümserken, kovayı alıp uzaklaştırırken onları izleyin. Tüm üzüntülerinizi, tüm yaratıcılığınızın ve sonsuz zekanın İlahi kaynağına götürüyorlar.
Burada, tüm zorluklarınız mükemmel şekilde çözülüyor. Her şey kazan – kazan şeklinde çözülüyor ve mükemmel çözümleri kolayca ve uyumlu bir şekilde alıyorsunuz. Bu yardım için Tanrı’ya ve meleklere teşekkür ediyoruz. Şimdi bunu hak ettiğimizi bilerek, onların yardımını kabul ediyoruz. Ayrıca, kendimizi iyileştirirken, dünyayı da iyileştirdiğimizi biliyoruz.

ETERİK KORDONLAR (BAĞLAR) İLE İLGİLİ

Çakralarda, çoğu zaman onlardan dışarı çıkan “eterik kordonlar (bağlar)” vardır. Bu kordonlar, ilişkimiz olan diğer insanlardaki çakralara uzanır.
Eterik kordonlar en genelde yakınlarımız ile, babamız, annemiz, eşimiz, eski eşimiz, eski sevgililerimiz, şimdiki sevgilimiz, evimiz, çocuklarımız ve yakın arkadaşlarımıza uzanır.
İlişkilerimizdeki korkular bu kordonları oluşturur. Korku, bağımlılık, bağlılık, birbirine – bağımlı olma, terk edilme korkusu veya bağışlamama şeklinde karakterize edilebilir. Eterik kordonlar her iki insan arasında enerjinin ileri geri yönlendiği hortuma benzer şekilde davranır.
Kordonlar sahip olmak, problem anlamına gelir.
Eğer bağlantınız olan kişi (kordon vasıtası ile) bir zorluk yaşıyorsa, bir meydan okuma ile karşılaşmışsa, sizden enerji çeker. Enerjinizi eterik kordon vasıtası ile çeker. O zaman, neden olduğunu bilmeden tükenmiş hissedersiniz.
Çok sıklıkla, cinsel ilişki yaşadığınız insanlar sizin sakral (2 nci) çakranıza bağlanmıştır. Tartışma deneyimlediğiniz insanlar solar pleksusunuza bağlanır. Üzüntü duyduğunuz/sizi mutsuz eden insanlar kalp çakranıza bağlanır. Acı verici ilişkiler yaşadığınız insanlar veya tüm yükü omuzlarınızda taşıdığınız bir ilişki yaşadığınız insanlar omuzlarınıza bağlanır. Benim deneyimimde, bu, omuz ve boyun ağrısının kök nedenidir.
Bir kadın müşteri maddi, sağlık ve sevgi yaşamında çoklu zorluklara, meydan okumalara sahip olmaktan şikayet ediyordu. Sırtından ve omuzlarından uzanan çok sayıda eterik kordonu gördüm. Kordonların, kadının çekişmeli bir ilişki yaşadığı vefat etmiş olan babasına bağlandığını fark ettim. Kordonları keserken, babasını bağışlama istekli olup olmadığını sordum. Aynı anda, babasına kendisini bağışlamaya istekli olup olmadığını sordum, çünkü kızı ile geçmiş ilişkisi ile ilgili pişmanlık duyuyordu. Her ikisi de tamamen bağışlamaya istekli olduklarında, kordonlar ayrıldı. Müşterimin, seansımızdan sonra, yaşamının tüm alanlarında hızlı gelişmeler bildirdi.
Evimize veya coğrafik yerlere bağlı olduğumuz zaman, ayaklarımızın altından zemine eterik kordonlar uzanır. Taşınmak isteyen bir müşterimle çalıştım. Ancak, evinin satılamadığından şikayet ediyordu. Ayaklarının altından evin temeline uzanan bir çok kordonu gördüm. Evine bağlılığın evin satışını engellediğini açıkladım. Onun izni ile, kordonları kestik. İki gün sonra, evi tam istediği fiyata satıldı.
Kordonları kesmek “Seni sevmiyorum ya da artık seninle ilgilenmiyorum” anlamına gelmez. Kordon kesmenin ayrılmalara veya ilişkileri bırakmaya neden olması gerekmez. Bu, ilişkilerinizin yanlış fonksiyonlarını salıvermeniz anlamına gelir. Hatırlayın, korku sevginin karşıtıdır ve eterik kordonlar (ve tüm bağlantılar) korkudan yaratılır.
Bazı insanlar, kendi ruh parçaları ile olan kordonları kesebileceklerine üzülürler. Yani, travmatik olaylar sırasında kopup giden kendilerinin parçaları. Bunun olması olası değildir, ancak sadece ful sevinci ve enerjiyi hissetmenizi bloke eden kordonların kesilmesine niyet ederek, bunun olmasından kaçınabilirsiniz. Bu niyeti ederek, ruh parçalarınızın kordonları kesilmemiş kalır.
Veya, ruh parçalarınızı geri çağırabilirsiniz ve bedeninizi çevreleyen beyaz ışık duşu vizüalize ederek kendinizi yeniden bütünleştirebilirsiniz. Zihinsel olarak kendinizin tüm parçalarının gerçek benliğiniz ile tamamen yeniden birleşmesini isteyin. Küçük “sizlerin”, küçük kauçuk bir bandın üzerindeki küçük varlıkların size doğru bungie jumping yapması gibi size doğru zıpladığını görebilirsiniz. Bu küçük ruh parçaları, beyaz ışık duşuyla size yeniden girerken korkunun veya travmanın tüm kalıntılarından tamamen iyileşmiş olacaklar.

ETERİK KORDONLARI/BAĞLARI KESME

Eterik bağları/kordonları kesmenin en hızlı ve en kolay yolu Başmelek Mikail’in yanınıza gelmesini ve sizden enerji çeken tüm kordonları kesip uzaklaştırmasını zihinsel olarak istemektir. Eğer Başmelek Mikail’e yabancı iseniz, o, diğer meleklerin “yöneticisi” olarak hareket eden bir melektir. Başlıca rolü tüm karanlık enerjileri temizlemektir. Her istediğinizde Başmelek Mikail’in yanınıza gelmesini isteyebilirsiniz. Sizinle daimi olarak kalmasını bile isteyebilirsiniz. Herkesle aynı anda birlikte olma yeteneğine sahiptir.
Mikail’den bağları kesmenizi istediğiniz zaman enerjide ve huzurda anında bir artış fark edersiniz. Uyuşmuş hissettiğiniz zaman, melekleri çağırın. Sizi huzurlu enerjinin doğal haline geri getirirler.




28.3.07

BİR AYNA MEDİTASYONU

Bilincin dışarı doğru akıyor, bu bir gerçek, bir inanç sorunu değil. Bir nesneye baktığında, bilincin nesneye doğru akar.

Örneğin, bana bakıyorsun. Bunu yaptığında kendini unutursun, bana odaklanırsın. O zaman enerjin bana doğru akar, gözlerin bana doğru yönelir. Bu ilginin içten dışa dönmesidir. Bir çiçek görürsün ve büyülenirsin, çiçeğe odaklanırsın. Kendini unutursun, sadece çiçeğin güzelliğiyle ilgilenirsin.

Bunu biliyoruz, her an olur. Güzel bir kadın geçer ve birden enerjin onu izlemeye başlar. Işığın böyle dışarı doğru akışını biliriz. Bu hikayenin sadece yarısıdır. Işığın dışarı doğru her akışında, sen arka plana düşersin, kendine ilgisizleşirsin.

Aynı anda hem özne hem de nesne olabilmen ve bunun yanında kendini de görebilmen için ışığın geri dönmesi gerekir. O zaman kişisel farkındalık ortaya çıkar. Genelde, yalnızca bu yolun ortasında, yarı canlı, yarı ölü yaşarız, durum budur. Işık yavaş yavaş dışarı akmaya devam eder ve asla geri gelmez. Şunu görüyorsun, bunu görüyorsun, enerjiyi hiçbir şekilde gören kişiye döndürmeden sürekli görüyorsun. Gündüz dünyayı görüyorsun, gece rüyalar görüyorsun, sürekli nesnelere bağımlı kalmaya devam ediyorsun. Bu enerji israfıdır.

Taocu inanışa göre, enerjiyi geri döndürmenin gizli ilmini öğrenirsen, ilgin dışa döndüğünde kullandığın bu enerjiyi kaybetmek yerine çok daha belirgin bir hale getirebilirsin. Bu mümkün; konsantrasyon yöntemlerinin hepsinin bütün hüneri budur.

Bir gün, sadece bir aynanın önünde durarak küçük bir deney yap. Aynaya bakıyorsun, aynada kendi yüzün, aynada kendi gözlerin. Sonra bir an için bütün işlemi tersine çevir. Aynadaki yansımanın sana baktığını hissetmeye başla, sen yansımaya bakmıyorsun, yansıma sana bakıyor. Çok tuhaf bir boşlukta olacaksın. Taocu kitaplarda sözü edilmese de, bu bana herkesin kolaylıkla yapabileceği en basit deney gibi görünüyor. Sadece banyondaki aynanın önünde durarak, önce yansımaya bak: sen bakıyorsun ve yansıma senin nesnen. Bu ilginin dışa dönmesidir: aksettirilmiş yüze bakıyorsun, kendi yüzüne tabi ki ama bu yansıma senin dışında bir nesne. Sonra konumu tamamen değiştir, işlemi tersine çevir. Yansıma olduğunu hissetmeye başla ve yansıma sana bakıyor. Anında bir değişim olduğunu, büyük bir enerjinin sana doğru aktığını göreceksin. Bunu yalnızca birkaç dakikalığına dene, canlanacaksın ve çok büyük bir güç içine girmeye başlayacak. Korkabilirsin bile, çünkü bu hiç tanımadığın bir şey; tam bir enerji çemberini daha önce hiç görmedin.

Başlangıçta ürkütücü olabilir, çünkü bunu daha önce hiç yapmadın ve hiç bilmediğin bir şey; çılgınca gelecek. Sarsılabilirsin, içinde bir titreme yükselebilir ya da kafa karışıklığı hissedebilirsin, çünkü şimdiye kadar yönün hep dışarı doğru oldu. İçe yönelişin yavaş yavaş öğrenilmesi gerekir. Ancak çember tamamlanmıştır. Bunu birkaç gün yaptığın takdirde, gün boyunca kendini çok daha canlı hissettiğini görerek şaşıracaksın. Sadece birkaç dakika aynanın önünde durarak enerjinin geri dönmesini sağlıyorsun ve çember kapanıyor. Çember tamamlandığında büyük bir sessizlik vardır. Tamamlanmamış çember huzursuzluk yaratır. Çember kapandığında, huzur yaratır, seni merkeze getirir. Merkezde olmak, güçlü olmaktır, güç senin gücündür. Bu yalnızca bir deney; o zaman bunu birçok şekilde deneyebilirsin.

Bir güle bakarken, önce bir süre güle bak, birkaç dakika, sonra işlemi tersine çevirmeye başla; gül sana bakıyor. Gülün sana ne kadar çok enerji verebildiğini gördüğünde şaşıracaksın.

Aynı şey ağaçlarla, yıldızlarla ve insanlarla da yapılabilir. En iyisi bunu sevdiğin kadın ya da adamla yapmandır. Yalnızca birbirinizin gözlerine bakın. Önce diğer kişiye bakarak başla, sonra diğer kişinin enerjiyi sana geri gönderdiğini hissetmeye başla; armağan geri geliyor. Kendini yeniden dolmuş hissedeceksin, yıkanmış, banyo yapmış, yeni bir enerji çeşidinin tadını çıkardığını hissedeceksin. Bu alıştırmadan yenilenmiş, canlanmış olarak çıkacaksın.

OSHO

26.3.07

HAMİLELERDE REİKİ

Reiki, anne karnındaki bebek ve annesi için hem güvenli, hem de yararlıdır. Reiki eğitimi almış ve inisiye olmuş anne adaylarının, hamileliklerini daha kolay geçirdikleri ve daha rahat doğum yaptıkları çeşitli tecrübelerle bilinmektedir.

Reiki, anne adaylarına şu durumlarda yardımcı olmaktadır:
· Sabah bulantılarında,
· Hamilelikten kaynaklanan stres ve yorgunluklarda,
· Bebeğin sağlıklı gelişiminde,
· Hamilelik esnasında ağrıyan kasların, eklemlerin ve omurganın rahatlatılmasında,
· Anne ve çocuk arasındaki bağı kuvvetlendirmekte.

Reiki eğitimi almış ve inisiye olmuş anne adayı, ellerini karnına koyduğunda doğmamış bebeğe saf ve koşulsuz sevgiyi aktarır. Hamilelikte uygulanan Reiki programı, doğum sonrası yaşanan depresyon etkilerini azaltır. Anne, karnındaki bebeği evrensel bir enerji ile kapladığı için bebeği rahatlatır.

Bebeğin babası da Reiki uygulayıcısı ise hamilelik boyunca eşine yardımcı olabilir. Eşinin karnına ellerini her koyduğunda, baba-çocuk arasındaki o önemli bağı oluşturur ve bu sayede bebekle doğmadan iletişim kurmayı başarır.

Reiki, anne ve bebeğin, doğumdan sonra birbirlerini keşfetmelerini çabuklaştırır. Özellikle sezaryen ile yapılan doğumlarda yara ve dikiş izlerinin iyileşmesinde yardımcı olur.

Gülüm Omay Reiki- Evrensel Yaşam Enerjisi sayfa 98-99

22.3.07

ÖLÜMDEN DÖNME DENEYİMİ-MELEN THOMAS BENEDICT

Melen Benedict 1982 yılında ölümden dönme deneyimi yaşamış bir sanatçıdır. Kanser hastalığından dolayı ölmüş ve bir buçuk saatten fazla ölü olarak kalmıştır. Ölüm anında bedeninden yükselmiş ve ışığın içine girmiştir. Evrene duyduğu merakı nedeniyle varoluşun derinliklerine götürülmüş ;hatta büyük patlamanın gerisindeki enerji boşluğu , hiçliğe kadar. Bu yaşadığı deneyim esnasında reenkarnasyon ile ilgili çok büyük miktarda bilgi edinme imkanı bulmuş ve bu yaşadığı ölüm deneyiminden geri dönüşünde bazı bilimsel buluşları da beraberinde getirmiştir.

Bay Benedict ;hücresel iletişimin mekaniği ve Quantum Biyoloji denen ışığın hayat ile olan ilişkisinin araştırmalarına da karışmıştır. Bu araştırma biyolojik sistemlerin nasıl çalıştığı konusuna dramatik yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bay Benedict canlı hücrelerin yüksek hızlı şifa ve diğer başka şeylerden kaynaklanan ışık uyarılarına süratle cevap verdiğini tesbit etmiştir. O bir araştırmacı ve 6 tane patent sahibi bir mucit ve konuşmacıdır.
Bay Benedict’in yaşadığı deneyimi onun izni ile burada sizlerle paylaşıyorum

1982 yılında kanserden dolayı öldüm. Ameliyat edilemeyecek durumdaydım ve bana verilecek her kemoterapik ilaç beni daha çok bitkiselleştirecekti . 6-8 ay ömrüm kaldığı söyleniyordu. 1970 li yıllarda bir bilgi ve haber manyağı idim , nükleer kriz, ekolojik kriz ve benzerlerinden dolayı sürekli artan bir umutsuzluk içerisinde idim. Ruhsal bir tabanım olmadığından tabiatın bir hata yaptığını ve biz insanların gezegen üzerindeki bir çeşit kanser organizması olduğumuza inanıyordum. Gezegen ve kendimiz için yarattığımız bu problemlerden herhangi bir çıkış yolu göremiyordum. Tüm insanları kanser olarak algılıyordum ve işte bende onu oldum. Beni öldüren de bu oldu. Dünya görüşünüz konusunda çok dikkatli olun, size geri yansıyabilir; özellikle negatif bir dünya görüşü ise. Benim kesinlikle negatif bir dünya görüşüm vardı. İşte beni ölüme götüren bu oldu. Tüm alternatif tedavi metotlarını denedim fakat hiçbir şey fayda etmedi. Artık kabul ettim ki bu yalnızca ben ve Tanrı arasında bir mesele. Daha önce Tanrı ile hiç yüzleşmemiştim hatta hiç ilgilenmemiştim bile. Herhangi bir ruhsal konu ile ilgili hiçbir ilgim de yoktu fakat ruhsal ve alternatif tıp konularında bilgi edinmek için bir yolculuğa başlamıştım. Konu ile ilgili bulduğum bütün kitapları okuyordum ve detaya iniyordum çünkü öbür tarafta sürpriz ile karşılaşmak istemiyordum. Böylece çeşitli dinler ve felsefeler ile ilgili okumaya başladım. Hepsi de çok ilginçti, öteki tarafta bir şeyler olduğu konusunda ümit veriyorlardı.

Öte yandan kendi kendinin patronu olan bir vitray sanatçısı olduğumdan hiç sağlık sigortam yoktu . Bütün birikimlerim testler için bir gecede gitti. Sağlık uzmanlığı ile sigortasız olarak karşı karşıya kaldım. Ailemin finansal çöküş yaşamasını istemediğim için bu konuyu kendim hallettim. Sürekli ağrım yoktu fakat zaman zaman kendimden geçiyordum. Araba sürmeye cesaret edemeyecek duruma geldim ve en sonunda tıbbi bakıma alındım. Kişiye özel bir hasta bakıcım vardı. Son günlerimde benimle olan bu melek tarafından kutsanmıştım. 8 ay sürdü. Çok fazla ilaç almak istemedim çünkü mümkün olduğu kadar bilinçli olmak istiyordum. Daha sonra öyle bir ağrı deneyimi yaşadım ki sanki tüm bilincim ağrı oldu. Şanslıydım ki her seferinde sadece bir kaç gün sürüyordu.

Bir gün sabah saat 4.30 da uyandığımı hatırlıyorum ve artık biliyordum ki bu gün o gündür. Bu gün ölecektim. Bazı arkadaşları çağırdım ve onlarla vedalaştım. Uyanıp hasta bakıcımı çağırdım ve onunla özel bir anlaşma yaptım; öldüğüm zaman vücudumu 6 saat yalnız bırakacaktı. Bunu istemekteki nedenim öldüğüm zaman birçok ilginç olaylar olduğunu çeşitli kaynaklarda okumuş olmamdı. Tekrar uykuya daldım. Ondan sonra hatırladıklarım tipik bir ölümden dönme deneyiminin başladığıdır. Aniden tam farkındalığa ulaştım ve ayağa kalktım, fakat vücudum yataktaydı. Etrafımda bir çeşit karanlık vardı. Vücudumun dışında olmam olağan deneyimlerden çok daha canlı idi. O kadar canlı idi ki evdeki tüm odaları görebiliyordum, evin damını görebiliyordum, etrafını görebiliyordum hatta evin altını bile görebiliyordum Parlayan bir ışık vardı. Işığa doğru döndüm. Işık ölümden dönme deneyimi yaşayan diğer insanların anlattığı gibi idi. Muhteşemdi, somuttu, gerçekti onu hissedebiliyordunuz . Cazipti, çekiciydi ; anne ve babanızın kollarına gider gibi ona gitmek isterdiniz. Işığa doğru gitmeye başladığımda sezgisel olarak biliyordum ki eğer ona ulaşırsam artık ölecektim. İşte bu nedenle ışığa doğru gitmeye devam ederken “lütfen bir dakika bekle, sadece bir an için orada dur “dedim .Bana büyük bir sürpriz olarak tüm deneyim aniden durdu. Siz aslında ölümden dönme deneyiminin tam kontrolüne sahipsiniz. Bir roller koster üzerinde kaymıyorsunuz. Talebim onurlandırıldı ve ışıkla bir miktar diyalog yaptım. Işık sürekli değişik şekiller alıyordu örneğin; İsa, Buda, Krişna, Mandalalar (kutsal şekiller ), meleksi görüntüler ve işaretler.

- “Burada neler oluyor, lütfen ışık kendini bana tanıt ,durumun gerçekliğini bilmek istiyorum “ diye ışığa seslendim
- Tam kelimeleri söyleyemeyeceğ im çünkü bir çeşit telepati idi. Işık cevap verdi. Bana aktarılan cevaba göre ışıktan gelen cevaplar sizin inancınıza göre şekillenir. Eğer bir Budist veya katolik iseniz veya tutucu biri iseniz kendi inançlarınızdan oluşan bir cevap alırsınız. Bunlara bir bakıp inceleme fırsatınız var fakat birçok insan bunu yapmaz. Işık kendini bana açtı, sonra aslında gördüğümün yüksek benliğimizin matriksi olduğunun farkına varmaya başladım. Size tek söyleyebileceğ im onun bir neticeye döndüğüdür, insan ruhunun mandalası, gördüğüm bizlerin yüksek benliklerimiz bir matrixtir. Aynı zamanda kaynağa kaptır, her birimiz direk olarak kaynaktan gelen direkt deneyimleriz. Hepimizin yüksek benlikleri var, varlığımızın ruh üstü parçaları. O bana kendisini en gerçek enerji formunda açtı. Onu tek tanımlayabileceğ im yöntem yüksek benlik varlığı daha ziyade bir kap gibidir. Hiç öyle görünmemesine rağmen o hepimizin sahip olduğu kaynağa direk bir bağlantıdır. Bizler kaynağa direkt olarak bağlıyız. Aslında ışık bana yüksek benlik matriksini gösteriyordu. Ve tüm yüksek benliklerin tek bir varlık olarak bağlı oldukları gerçeğini net olarak anladım. Tüm insanlar tek bir varlık olarak bağlıdırlar, bizler aslında aynı varlığız. Aynı varlığın değişik cepheleriyiz. Herhangi bir dine vaad edilmemiştir. Bana bildirilen işte buydu. Ve o insan ruhlarının mandalasını gördüm. Bu sanki her zaman istediğimiz tüm sevgiydi, bu herşeyi iyileştiren sevgiydi, şifa veren ve yenileyen.

Ben ışıktan bana açıklamaya devam etmesini istedikten sonra yüksek benlik matriksini daha iyi anlamaya başladım. Biz gezegen etrafında bir birine bağlı yüksek benliklerin bulunduğu bir ağa sahibiz. Bu aynı büyük bir şirket gibi. çevrenizdeki bir sonraki süptil enerji alanı, diyebilirsiniz ki bir ruhsal seviye. Birkaç dakika sonra daha fazla açıklama talebinde bulundum. Gerçekten evrenin ne ile ilgili olduğunu öğrenmek istiyordum ve her şey için hazırdım ve dedim ki

- “BEN HAZIRIM, BENİ AL “
- İşte o zaman ışık bu güne kadar gördüğüm en güzel şeye dönüştü. Bu gezegendeki ruhların mandalası. Şimdi benim negatif görüşlerimden dolayı gezegenimizin başına geleceğini düşündüğüm konulara sıra gelmişti. Böylece ışıktan beni daha da aydınlatmasını diledim. O muhteşem mandala içerisinde bizim özümüzün, çekirdeğimizin ne kadar güzel olduğunu gördüm. Bizler en güzel yaratılışlarız. İnsan ruhu, bizlerin birlikte yarattığımız insan matriksi kesinlikle muhteşemdir, zariftir, egzotiktir. Sizlere benim insanlarla ilgili görüşlerimin o anda ne kadar değiştiğini anlatmama kelimeler yetmez

Dedim ki
- “Aman Tanrım bizlerin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum”
- “Hangi seviyede olursanız olun, ister yüksek, ister alçak; hangi şekilde isterseniz olun sizler en güzel yaratılışlarsınız”
Ruhta herhangi bir kötülük olmadığını şaşkınlık içerisinde fark ettim.
- “Bu nasıl olabilir” dedim
Cevap
- “Hiçbir ruhun doğasında kötülük yok . İnsanların başına gelen korkunç olaylar onlara kötü şeyler yaptırır; ama ruhları kötü değildir. “ ve ışık bana dedi ki “ insanların aradığı ve onların varlığını destekleyen sevgidir. İnsanları saptıran sevgi eksikliğidir”
Işıktan arka arkaya gelen açıklamalar sürecek gibiydi ki
- “Bütün bunlar insanlığın kurtarılacağı anlamına mı geliyor “ diye bir soru sordum
Sonra bir ışık sarmalı yağmurunda patlayan trampet gibi büyük ışık konuştu
- “Bunu her zaman hatırla ve hiç unutma;siz kendinizi kurtarır, bağışlar ve iyileştirirsiniz. Bu her zaman böyle idi ve her zaman böyle olacak. Siz dünyanın başlangıcından önce tüm bunları yapacak güce sahip olarak yaratıldınız.”

İşte o anda daha da farkına vardım ki BİZLER HALİ HAZIRDA KURTARILMIŞTIK. Biz kendimizi kurtarmıştık çünkü Tanrının geriye kalan evrenleri gibi, bizler de kendimizi düzeltecek şekilde tasarlanmıştık. İşte ikinci geliş bununla ilgili idi.
Tüm kalbimle tanrının ışığına teşekkür ettim. Yapabileceğim en iyi şey bu basit kelimeler ile ifade ettiğim şükran duyguları idi.
- “Sevgili Tanrım, sevgili evren, sevgili büyük öz, ben hayatımı seviyorum”
Işık sanki beni daha da derinlere çeker gibi solukladı. Sanki ışık beni tamamen emiyordu. Bu ışık sevgi bağım bile hala tarif edilemezdir. Farklı bir gerçekliğe girdim, öncekinden çok daha bilge ve derin, daha başka ve fazla şeylerin farkına vardım, çok daha fazla.

O muazzam bir ışık akıntısı idi; çok geniş ve dolu; hayatın kalbinin derinlerinde. “Bu ne ?” diye sordum.

Ve ışık cevap verdi “BU HAYAT NEHRİDİR, BU KUDRET SUYUNDAN KALBİNİN ÖZÜNE İÇ”.

Öyle yaptım. Bir büyük yudum aldım; bir tane daha aldım. Hayatın kendinden içmek; müthiş bir çoşku içindeydim.

Sonra ışık dedi ki “ senin bir dileğin var”
Işık benimle ilgili her şeyi biliyordu; tüm geçmiş, şimdi ve geleceği.
“Evet diye fısıldadım. Ve evrenin geri kalanını görmek istedim; güneş sistemimizin ötesini, tüm insanlık illüzyonunun ötesini. Işık bana istersem akıntı ile gidebileceğimi söyledi. Ben de öyle yaptım ve ışık içerisinde tünelin ucuna taşındım. Bir dizi hafif ses patlamaları duydum ve hissettim. Ne acele. Aniden farkettim ki hayat ırmağı üzerinde gezegenden roket hızı ile uzaklaşıyorum. Dünyanın uçar gibi uzaklaştığını gördüm. Güneş sistemi tüm ihtişamı ile bir anda kayboldu. Işık hızından daha süratli bir şekilde galaksinin merkezinden geçtim. Gittik sonra daha fazla bilgi özümseyerek. Öğrendim ki bu galaksi ve tüm evren birçok hayat çeşitleri ile dolu. Birçok dünyalar gördüm. İYİ HABER BU EVRENDE YALNIZ DEĞİLİZ.

Galaksinin merkezinden bu bilinç ırmağı üzerinde geçerken ırmak korkunç enerji dalgaları ile genişliyordu. Bütün tarihi bilgelikleri ile süper galaksi dizileri gözümün önünden geçti. Başlangıçta bir yere doğru gittiğimizi sandım, sanki seyahat ediyor gibi. Daha sonra fark ettim ki aslında ırmak genişlerken benim bilincim de evrendeki herseyi içine alacak şekilde genişliyor. Tüm yaratılış yanımdan geçti, tüm bunlar hayal edilemeyecek harikalardı. Ben gerçekte harika çocuktum, bebek harikalar diyarında. Sanki tüm yaratılış yanımdan geçti ve bir ışık beneği içinde kayboldu. Işık her yandan geldi ve çok daha farklı idi. Evrendeki tüm frekanslardan daha fazla şeylerden meydana gelen bir ışık. Yeniden birçok yumuşak ses patlamaları sezdim ve duydum. Bilincim veya benliğim tüm holografik evrenle hatta daha fazlası ile arayüz olmak için genişliyordu. İkinci ışığın içerisine girince bana az önce artık gerçeği de aştığım ile ilgili bir farkındalık geldi. Bunlar olan durumu anlatabilmek için kullanabileceğ im en iyi sözler, yine de açıklamaya çalışayım. İkinci ışığı geçince birinci ışıktan daha da öteye genişledim. Kendimi sessizlikten öte bilge bir durgunluk içerisinde buldum. Sonsuzun ötesini ebediyen algılıyor ve görüyordum. Boşluktaydım. Büyük patlamadan önce, yaratılış öncesindeydim. Zamanın başlangıcının ötesine geçmiştim, ilk söz, ilk titreşim. Yaratılışın tam gözünde idim. Sanki Tanrının yüzüne değiyor gibi bir duyguya kapıldım. Bu kesinlikle din ile ilgili bir duygu değildi. Basitçe MUTLAK HAYAT, MUTLAK BİLİNÇ ile birdim. Ebediyen görüyor ve algılıyordum derken, demek istediğim yaratılışın kendi kendini meydana getirişini deneyimleyebiliyord um. Bu başlangıcı ve sonu olmayandır. Bu düşünceyi genişleten bir akıldır, değil mi? Bilim adamları büyük patlamayı evreni yaratan bir olay olarak algılıyorlar. Oysa ben gördüm ki büyük patlama evrenleri sonsuz olarak ve arka arkaya yaratan birçok büyük patlamanın yalnızca birisi. Bunun için insan terimleri kullanarak oluşturabileceğ imiz tek görüntü süper bilgisayarlar tarafından kendi kendinin benzeri geometrik denklemler kullanılarak yaratılanlardı r.

Eskiler bunları hep biliyorlardı. Derlerdi ki “ Tanrısallık nefes vererek belli aralıklarla yeni evrenler yaratır ve nefes alarak ta diğer evrenleri yok eder. Bu devirlere YUGAlar denir. “. Modern bilim ise buna büyük patlama diyor. Ben mutlak ve saf bilinçte idim. Tüm büyük patlamalar veya yugaların kendi kendilerini yaratıp ve yok edişlerini algılayabiliyor veya görebiliyordum. . Ani olarak ard arda bunların içine girdim. Gördüm ki yaratılışın her bir küçük parçası bile yaratma gücüne sahip. Bunu anlatmaya çalışmak çok güç. Bu konu ile ilgili konuşabilmekte hala güçlük çekiyorum.

Geriye döndükten sonra bu BOŞLUK DENEYİMİNİ kelimelere sığdırabilmem yıllar aldı. Sizlere şimdi ancak şunu söyleyebilirim “BOŞLUK HİÇLİKTEN DE DAHA AZDIR, BÖYLE OLMASINA RAĞMEN OLAN HERŞEYDEN DE DAHA FAZLADIR”. BOŞLUK MUTLAK SIFIRDIR. TÜM OLASILIKLARI OLUŞTURAN KAOSTUR. MUTLAK BİLİNÇTİR. EVRENSEL ZEKADAN ÇOK DAHA FAZLADIR.

Boşluk nerededir? Biliyorum ki boşluk her şeyin hem içindedir hem de dışındadır. Siz şu anda halen hayatta iken her zaman ardarda boşluğun içinde ve dışında olursunuz. Oraya ulaşmak için herhangi bir yere gitmenize gerek yok. Boşluk bütün fiziksel görüntülerin arasındaki vakum veya hiçliktir. Atomlar arasındaki ve onların elemanları arasındaki boşluk. Modern bilim her şeyin arasındaki bu boşluğu araştırmaya başlamış durumda. Ona SIFIR NOKTASI diyorlar. Ne zaman onu ölçmeyi deneseler, cihazları ölçünün dışına çıkıyor veya sonsuza çıkıyor diyebiliriz. En azından şimdilik sonsuzu kesin olarak ölçebilecekleri bir yol yok. Sizin vücudunuz da dahil evrende her yerde her şeyden fazla sıfır boşluğu vardır.

Mistiklerin boşluğa verdiği isim boşluk değildir. O öylesine müthiş bir enerji ile doludur ki, olduğumuz her şeyi yaratan farklı bir enerji. Büyük patlamadan beri her şey bir titreşimdir. İlk titreşim olan ilk sözden beri

İncildeki “ Benim “ (I am ) in önünde aslında bir soru işareti var
- Benim? Ben neyim?

Yani yaratılış Tanrı tarafından, Tanrının kendini hayal edilecek her yöntemle araştırması ve keşfetmesidir. Sürekli devam eden, her birimiz üzerinden sonsuz bir araştırma. Başınızdaki her bir saç telinden, ağaçtaki her bir yapraktan, her bir atomdan Tanrı; Tanrının özünü araştırıyor. İşte bu yüzden Tanrı bir ağacın yaprağının düşüşünü bile bilir. Bu mümkündür çünkü siz nerede iseniz orası evrenin merkezidir. Herhangi bir atom nerede ise orası evrenin merkezidir. Orada Tanrı vardır, Tanrı boşluktadır.

Ben boşluğu ve yaratılışın yugalarını incelerken bizim bildiğimiz zaman ve mekanın tamamen dışında idim. Bu genişlemiş durumdayken keşfettim ki yaratılış, mutlak bilinç veya Tanrının bizim bildiğimiz anlamdaki hayat tecrübesine gelişidir. Boşluğun kendisi tecrübeden tamamen yoksundur. O ilk titreşim öncesi, yaşam öncesidir. Tanrılık, yaşam ve ölümden çok daha fazladır. İşte bu sebeple evrende deneyimlenecek, yaşam ve ölümden çok daha fazla şey var.

Ben boşluktaydım ve yaratılan ve yaratılacak olan her şeyin farkındaydım, sanki Tanrının gözünden bakıyordum. Ben Tanrı olmuştum. Aniden artık kendim değildim. Tek söyleyebileceğ im Tanrının gözünden bakıyor olduğumdur. Aniden her atomun niye var olduğunu biliyor ve her şeyi görüyordum.

Burada en ilginç olan; ben boşluğa girmiştim. Oradan Tanrının orada olmadığı anlayışı ile çıktım. Tanrı burada. İşte bütün mesele. İnsan ırkının sürüp giden dışarıda Tanrı arayışı. Tanrı bize her şeyi verdi, her şey burada. O işte burada. Ve bizler Tanrının, Tanrıyı bizim üzerimizden araştırmalarıyız. İnsanlar Tanrı olmaya çalışmakla o kadar meşguller ki artık farkına varmaları gereken “bizler hale hazırda zaten Tanrıyız ve Tanrı biz oluyor”. İşte bütün mesele gerçekte bu.

Ben bunların farkına varınca boşlukla işim bitti ve tekrar yaratılışa dönmek istedim. Bu bana en doğal şey olarak göründü.

Ve aniden ikinci ışıktan dışarı çıktım veya büyük patlamadan. Yine bir dizi yumuşak ses patlamaları ile bilinç ırmağına binerek yaratılışa geri döndüm. Ne müthiş bir gezinti! İçimden galaksi süper kümeleri geri çıktı, çok daha iyi kavranmış olarak. Bizim galaksinin merkezinden geçtim; orası bir KARA DELİK. Kara delikler çok büyük işlemciler, evrenleri yeniden kullanıma sokuyorlar. Kara deliğin öteki tarafında ne olduğunu biliyor musunuz? Biz varız, bizim galaksimiz var, başka bir evrenden yeniden işlenmiş olarak.

O toplam enerji konfigürasyonunda galaksi harika bir ışık şehri olarak parıldıyordu. Büyük patlamanın bu tarafında tüm enerji ışıktır. Tüm atom altı, atom, yıldız, gezegen hatta bilincin kendisi bile ışıktan yapılmıştır ve bir frekansı ve/veya parçacığı var. Işık yaşamdır. Her şey ışıktan yapılmıştır hatta taş bile. İşte bu nedenle her şey canlıdır. Her şey Tanrının ışığından yapılmadır ve her şey çok zekidir

Ben ırmakta gezdikten sonra en sonunda büyük bir ışığın geldiğini gördüm. Biliyordum ki bu ilk ışıktır ve beraberinde yumuşak ses patlamaları var. Gördüm ki içinde yaşadığımız güneş sistemi bizim daha geniş bölgesel vücudumuzdur. Bu bizim bölgesel vücudumuzdur ve biz de tahayyül edebileceğimizden çok daha büyüğüz. Gördüm ki güneş sistemi bizim vücudumuz ve ben de onun bir parçasıyım. Dünya da, biz olan o yaratılmış büyük varlıktır ve biz de o kendi olduğunu bilenin parçalarıyız. Fakat biz yalnızca o parçasıyız. Biz her şey değiliz fakat biz o olduğunu bilenin parçalarıyız.

Güneş sisteminin ürettiği tüm enerjiyi gördüm, müthiş bir ışık şovu idi. Kürelerin müziğini duyabiliyordum. Bizim güneş sistemimiz de tüm diğer göksel varlıklar gibi kendine has bir ışık matriksi üretir; ses ve titreşim enerjisi. Diğer yıldız sistemlerindeki gelişmiş medeniyetler titreşim ve enerji matriks imzalarından evrende bizim algıladığımız anlamdaki hayatı tesbit edebilirler. Bu onlar için çocuk oyuncağı. Dünyanın harika çocuğu olan insan şimdi bile evrenin arka bahçesinde oyun oynayan çocuklar gibi; coşkun ve taşkın sesler çıkarıyor.

Irmağı direkt olarak ışığın merkezine doğru yönlendirdim. Yine yumuşak ses patlamalarını takiben ışık beni içine soluduğunda onun tarafından kucaklandığımı hissettim. Ben o anda o büyük sevgi ışığının içindeydim ve hayat ırmağı içimden akıyordu. Tekrar söylüyorum, o hiç yargılamadan en çok seven ışıktı. O bu harika çocuk için ideal bir anne / baba idi.
- Şimdi ne var? diye merak ettim

- Işık bana ölüm diye bir şey olmadığını anlattı. Artık öyle bir an gelmişti ki tüm sorularımın cevabını aldığımı farkettim ve geri dönüşüm yakındı. Diğer tarafla ilgili bütün sorularım derken tam da anladığınız manada söylüyorum, benim bütün sorularım cevaplandı. Her insanın farklı bir hayatı ve araştırdığı farklı sorular var. Bazı sorularımız evrenseldir fakat her birimiz bu hayat dediğimiz şeyi kendimize ait yöntemlerle araştırırız. Aynen, dağlardan tutun da ağacın yapraklarına kadar var olan tüm diğer yaşam şekilleri gibi.

İşte bu evrende hepimiz için önemli olan budur, çünkü tüm bunlar esas resim olan hayatın doluluğuna katkıda bulunur. BİZLER HARFİ HARFİNE SONSUZ YAŞAM DANSINDA TANRININ KİMLİĞİNİ ARAŞTIRAN TANRIYIZ. Sizin benzersizliğiniz tüm yaşamın yükselişini sağlıyor.

Yaşam döngüsüne geriye dönüşüm başladığında aynı vücuda döneceğimi hiç düşünmemiştim, ne de birisi bana söylemişti. Yaşam işlemi ve ışığa tam güvenim vardı ve işte bu nedenle hiç önemi yoktu. Işık akımı büyük ışık ile birleşirken; bu bana açıklananları ve diğer tarafta öğrendiğim konular ile ilgili duygularımı hiçbir zaman unutmamayı diledim. Aldığım cevap; ruhumu öper gibi bir EVET oldu. Sonra ışık içerisinden geçirilip titreşimsel gerçekliğe geri götürüldüm. Bana ilave bilgiler verilirken tüm işlem tersine döndürüldü. Geri eve geldim ve bana reenkarnasyonun mekaniği ile ilgili dersler verildi. Kafamdaki tüm küçük sorulara cevap verilmişti. Bu nasıl çalışır? , O nasıl çalışır? Reenkarne edileceğimi biliyordum.

Dünya çok büyük bir enerji işlemcisidir, kişisel bilinç orada gelişir ve her birimize ulaşır. İlk kez olarak kendimi İNSAN olarak düşündüm ve bu olmaktan mutlu oldum. Ben bu evrende bir atom olmaktan bile mutlu olurdum. Bir atom. Tanrının insan parçası olmak ise, işte bu en şahane kutsama. Bu kutsama bizim kutsamanın ne demek olduğu ile ilgili en çılgın tahminlerimizden bile çok daha ileri. Teker teker her birimiz için bu müthiş deneyimin insan parçası olmak çok müthiş bir şey. Teker teker her birimiz nerede istersek olalım, çok berbat bir durumda olsak ta olmasak ta bulunduğumuz yer bu gezegen için bir kutsamadır.
Böylece herhangi bir yerde yeniden bebek olacağım düşüncesi ile reenkarnasyon işleminden geçtim. Fakat kişisel kimlik ve bilincin gelişimi konusunda bana bir ders verilmişti. Bu nedenle aynı vücuda enkarne oldum.

Gözlerimi açtığımda çok şaşırmıştım. Neden şaşırdığımı bilmiyorum çünkü bunu çok iyi anlamıştım fakat öyle olmasına rağmen tekrar bu vücutta bulunmak yine de bana sürpriz oldu; bana bakarak gözlerini çıkarırcasına ağlayan birisinin bulunduğu odama geri dönmek. O benim hasta bakıcımdı. Beni bulduktan bir buçuk saat sonra ümidini kesmişti. Benim ölmüş olduğumdan tamamen emindi; ölümün tüm belirtileri mevcuttu. Katılaşmaya bile başlamıştım. Ne kadar ölü kaldığımı bilmiyoruz, fakat hepimiz de biliyoruz ki en azından beni bulmalarının üstünden bir buçuk saat geçmişti. Benim ölü vücudumu bir kaç saat yalnız bırakması ile ilgili isteğime mümkün olduğu kadar saygı göstermişti. Biz vücudun hayat fonksiyonları nın durumunu kontrol edebilecek gelişmiş stetoskop ve benzeri bir çok imkana sahiptik. Benim kesinlikle öldüğümü tespit edebilecek durumdaydı.

Bu bir ölümden dönme deneyimi değildi. Ben kesinlikle en az bir buçuk saat ölümün kendisini deneyimledim. Beni ölü olarak bulduktan sonra bir buçuk saat stetoskop ile kontrol etmiş, kan basıncıma ve kalp atışlarıma bakmıştı. Sonra uyandım ve dışarıdaki ışığı gördüm. Ona doğru gitmeye teşebbüs ettim ve yataktan düştüm. Gürültüyü duyup içeri koştu ve beni yerde buldu. İyileşmeye başlayınca başımdan geçenlerden dolayı şaşkın olmama rağmen saygıyla karışık bir korku hissediyordum. İlk başlarda başımdan geçenlerin hepsi hafızamda değildi. Sürekli bu dünyadan dışarıya kayıyor ve soruyordum “BEN HAYATTAMIYIM ?” Bu dünya diğer dünyadan daha çok rüyaya benziyor.

Üç gün içerisinde tekrar normal hissetmeye başladım, açık fakat hayatımda hissettiklerimden çok farklı bir his. Yolculuk ile ilgili hafızam daha sonra geldi. Artık gördüğüm hiçbir insan ile ilgili bir problem görmüyorum. Bu deneyimden önce kesinlikle çok yargılayıcı idim, birçok insanın kesinlikle berbat olduğunu düşünüyordum hatta aslında benden başka tüm insanların berbat olduklarını düşünüyordum. Fakat tüm bu konularda artık aydınlanmıştım.

Üç ay kadar sonra bir arkadaş artık test yaptırmamı söyledi, bende gidip scan ve diğer gerekli testleri yaptım. Kendimi çok iyi hissettiğimden dolayı kötü bir haberden korkuyordum. Klinikteki doktorun tüm eski ve yeni scanlarıma bakıp
- “Artık burada hiçbir sorun yok “ dediğini hatırlıyorum.
- “Gerçekten mi, bu bir mucize olmalı “ dedim
- “Hayır bu tip olaylar oluyor, bunlara ANİ İYİLEŞME olayları denir “ dedi
Hiç etkilenmemiş gibi davranıyordu. Fakat işte burada bir mucize vardı ve hiç kimse etkilenmese bile ben çok etkilenmiştim.
Hayatın gizinin zihin ile çok az ilgisi var. Evren hiçbir şekilde zihinsel bir işlem değildir. Zihin yardımcıdır, o çok parlaktır. Gerçi şimdilik hepimiz kalbimiz ve daha bilge kısımlarımız yerine zihnimiz ile işlem yapıyoruz.

Dünyanın merkezi çok büyük bir enerji dönüştürücüdür. Aynen dünyanın manyetik alan resimlerinde görüldüğü gibi. İşte bu bizim döngümüzdür, reenkarne olan ruhları geri içine çeken.

İnsan seviyesine ulaşmanın belirtisi kişisel bilinç geliştirmeye başlamamızdır. Hayvanların grup ruhları vardır ve onlar grup ruhu olarak enkarne olurlar. Bir geyik çok büyük bir ihtimal ile her zaman geyik olarak kalacaktır.

Fakat sadece insan olarak doğmak; ister hasarlı, ister dahi olsun sizin kişisel bilinç geliştirmek yolunda olduğunuzu gösterir. Bu yine insanlık denen grup bilinci içerisindedir.
Gördüm ki ırklar kişilikli kümelerdir. Fransız, Almanya ve Çin gibi milletlerin kendi kişilikleri vardır. Şehirlerin kişilikleri vardır, onların bölgesel grup ruhları belirli insanları kendine çeker. Ailelerin de grup ruhları var. Kişisel kimlik kendine benzeyen yan kollar şeklinde gelişmekte. Grup ruhu bizim kişiselliğimizi araştırır. Her birimizin sahip olduğu farklı farklı sorular çok çok önemlidir. İşte Tanrılık,Tanrını n özünü sizin üzerinizden böyle araştırır. Sorularınızı sorun, kendi araştırmalarınızı yapın. Böylece özünüzü bulur ve özünüzde Tanrıyı bulursunuz. Çünkü o tek özdür.

Bunlardan daha da ileri, farkettim ki biz insanlar aslında bir birimizin RUH EŞLERİYİZ. Bizler yaratılış yönlerinde kendi benzerleri olan aynı ruhun parçalarıyız, fakat yine de ayrıyız. Ben artık her insana baktığımda bir ruh eşimi görüyorum, her zaman aradığım kendi ruh eşimi. Bunun da ötesinde görebileceğiniz en muhteşem ruh eşiniz kendinizsiniz. Bizler hem erkek hem de dişiyiz. Biz bunu RAHİMde deneyimleriz ve bunu reenkarnasyon durumunda deneyimleriz. Eğer o nihai RUH EŞİNİZİ kendi dışınızda arıyorsanız hiçbir zaman bulamazsınız., çünkü orada değildir. Aynen Tanrının orada olmadığı gibi. Tanrı için dışarıya bakmayın. Tanrı için buraya bakın, kendi özünüze bakın. Yaşayabileceğiniz en büyük aşkı yaşayın ..........KENDİ NİZLE.....İş te o zaman bunun içinden her şeyi sevebilirsiniz.

Sizlerin cehennem dediğiniz yere iniş yaptım ve bu çok şaşırtıcı oldu. Şeytan veya kötüyü göremedim. Benim yaptığım iniş daha ziyade cehalet ve bilmemekten kaynaklanan insanların alışılmış ızdırapları idi. İşte o ızdırap verici bir varlık olarak görülür. Fakat benim çevremdeki milyonlarca insanın her birinin hazır küçük bir ışık yıldızı var. Fakat kendi üzüntüleri, travmaları ve ızdırapları ile o kadar tükenmişler ki sanki kimse buna önem vermiyor. Sonsuz gibi gelen bir süre sonra o ışığı bir çocuğun anne/babasını çağırması gibi yardıma çağırdım. O zaman ışık açıldı ve beni tüm korkular ve acılardan izole eden bir tünel bana doğru geldi ve beni sardı. İşte gerçekte cehennem bu.

Bizim yapmayı öğrenmekte olduğumuz ve öğrenmemiz gereken şey, el ele tutuşup bir araya gelmek. Cehennemin kapıları artık açıktır. El ele tutuşup, birleşip hep birlikte yürüyerek cehennemden çıkacağız.

Işık yüce altın bir meleğe dönüşüp bana geldi . Ona “ SEN ÖLÜM MELEĞİMİSİN ?“ dedim. O ise bana gösterdi ki o benim ruh üstüm, benim yüksek benlik matriksim, bizlerin süper tarihi parçamızdır. Sonra ışığa alındım.

Yakında bilimimiz ruhu kavrayabilecek. Bu çok müthiş olmaz mı? Bizler ruhsal enerji ve süptil enerjiyi cihazlarla göreceğiz. Fizikçiler atom çarpıştırıcılar ile atomların içinde ne olduğunu anlamak için atomları çarpıştırıyorlar. Onlar quarklara ve çekime kadar ulaştılar. Bir gün onları bir arada tutan o küçük şeye ulaşacaklar ve işte o zaman ona Tanrı demek zorunda kalacaklar. Atom çarpıştırıcılarla sadece onların içinde olanı görmüyorlar, parçacıklar oluşturuyorlar. Tanrıya şükürler olsun ki bunların hayatı çok kısa oluyor; milisaniye veya mikrosaniye kadar. Artık farkına varıyoruz bizler de yaratabiliriz. Her zaman için gördüm ve farkına vardım ki hepimiz bir tüm bilgi noktasından geçer ve kendi benzerini yaratmaya başlarız, bir sonraki seviyeyi. Biz araştırmamız esnasında işte bu yaratma gücüne sahibiz. İşte bu Tanrının bizim içimizden kendini genişletmesidir.

Geriye dönüşümden beri ışığı kendiliğimden deneyimleyebiliyoru m ve istediğim zaman meditasyon yaparak boşluğun içine nasıl girilebileceğ ini de öğrendim. Hepiniz bunu yapabilirsiniz. Bunu yapabilmek için ölmeniz gerekmiyor. Bu sizin donanımınız içinde var, hali hazırda bunun için kablolanmış durumdasınız.

Vücut varolan en muhteşem ışık varlıktır. Bu vücut inanılmaz bir ışık evrenidir. Ruh bizi bu vücudu eritip yok etmemiz için zorlamıyor. Olan bu değildir . Tanrı olmaya uğraşmaktan vaz geçin, Tanrı siz oluyor; burada.
Akıl evrende koşan bir çocuk gibidir. Dünyayı kendi yarattığını sanıp sürekli bir şeyler talep ediyor. Ben akla sordum
- “Annenin bu işle ne ilgisi var ?”
İşte bu bir sonraki ruhsal farkındalık seviyesidir. Ah evet annem; ve aniden egodan vazgeçiyorsunuz çünkü anlıyorsunuz ki evrendeki tek ruh siz değilsiniz.
Işığa sorduğum sorulardan birisi
- “Cennet nedir ?” idi
- Buna tüm yaratılmış cennetlerde bir gezintiye çıkarılarak cevap aldım. Nirvana, Mutlu Av Alanları, hepsi . Hepsinden geçtim. Bunlar bizlerin yarattığı düşünce formu yaratılışlar. Bizler aslında cennete gitmeyiz, bizler yeniden işlem görürüz. Fakat her ne yarattı isek orada bir parçamızı bırakırız. Bu gerçektir, fakat ruhun bütünü bu değildir.

Hristiyanları n cennetini gördüm. Bizler bunun çok güzel bir yer olduğu beklentisindeyiz ve tahtın önünde durursunuz, ebediyen tapınarak. Denedim çok sıkıcı. Hepimizin yapacağı bu; çocuk gibi. Kimseyi hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Bazı cennetler çok ilginçti, bazıları ise çok sıkıcı. Çok eski olanların daha ilginç olduğunu gördüm, örneğin Amerikan yerlilerinin MUTLU AV ALANLARI. Mısırlılarınki harikaydı. Bu böyle sürüp gider.

Bunlardan bir hayli var. Şayet belirli bir dinin Tanrısına inanan bir grup ruhuna ait değilseniz bunların her birinde sizin kendi yorumunuz olan bir kendini tekrar eden desen var.Yine de her biri biraz farklıdır. Bu orada bıraktığınız parçanızdır. ÖLÜM HAYAT İLE İLGİLİDİR , CENNET İLE İLGİLİ DEĞİL.
Tanrıya sordum
- “ Dünyada var olan en iyi din hangisi? Hangisi doğru ? “
Tanrı katı büyük bir sevgiyle dedi ki
- “ İLGİLENMİYORUM “
Bu inanılmaz bir incelik. Manası ise şu, ilgilenen varlıklar bizleriz.
Yıldızları en yüksek Tanrı katı bize diyor ki “Sizin hangi dine ait olduğunuz bizim için önemli değil”

Bunlar gelir ve gider, Budizm ebediyen burada değil, katoliklik de ebediyen burada değil ve bunların hepside her geçen gün daha fazla aydınlanmakta. Şimdi bütün sistemlere daha fazla ışık geliyor. Ruhsallıkta büyük bir reform olacak aynen protestan reformu gibi. Bu konuda birçok insan kavga edecek, bir din diğerine karşı; hepsi de sadece kendisinin doğru olduğuna inanarak.

Herkes kendisinin Tanrının sahibi olduğunu sanıyor, felsefeler de dinler de ama özellikle dinler çünkü bunlar felsefeleri etrafında büyük bir organizasyon oluşturdular. Tanrı katı “ilgilenmiyorum “ der demez anladım ki bununla bizim ilgilenmemiz gerek. Bu çok önemli, çünkü bizler ilgili varlıklarız. Bu bizi etkiliyor işte bu nedenle önemli. Elinizde olan ruhsal bir enerji denklemi. En üst Tanrı katı sizin hristiyan, budist veya herhangi bir başka bir dinden olmanızla ilgilenmiyor. Bunların hepsi bütünün çiçeklenen çehreleri. Umarım bütün dinler bunu farkeder ve diğerlerine saygı duyar. Bu her dinin sonu değil ama bizler hep aynı Tanrıdan bahsediyoruz. Tanrı yaşıyor ve yaşamaya fırsat veriyor. Hepsinin farklı bir görüşü var. Ve hepsi de esas resme katkıda bulunuyor, önemli olan da bu.

Öteki tarafa toksik atıklar, nükleer füzeler, nüfus patlaması ve yağmur ormanları ile ilgili korkular ile gittim. Tek tek bütün problemleri severek geri döndüm. Nükleer atıkları seviyorum. Mantar bulutu seviyorum; bu kendimizi gösterdiğimiz en kutsal mandala için bir prototip. O aniden bizi dünyadaki tüm dinlerden ve felsefelerden çok daha fazla bir araya getirdi, yeni bir bilinçlilik seviyesine. Gezegeni 50 kez hatta 500 kez uçurabileceğimizi bilmekteyken, belki en sonunda artık burada hep birlikte olduğumuzu farkettik. Onlar bunu bize devretmek için bir süre daha bazı bombaları devre dışı bırakmaya devam etmeli. Daha sonra artık buna ihtiyacımız yok” demeye başlarız.

Şimdi biz her zamankinden daha emniyetli bir dünyadayız ve daha da emniyetli olacak. İşte bu nedenle toksik atıkları severek döndüm, çünkü bizi bir araya getirdi.Bu şeyler çok büyük. Peter Russel in söyleyeceği gibi, bu problemler artık ruh boyutunda. Acaba bizim ruh boyutunda bir cevabımız var mı? EVET

Yağmur ormanlarının yok olması yavaşlayacak, ve elli yıl içerisinde gezegende her zamankinden daha çok ağaç olacak. Eğer ekoloji ile ilgili iseniz devam edin sizler farkında olmaya başlayan sistemin bir parçasısınız. Bütün isteğiniz ile devam edin fakat kesinlikle strese girmeyin bu daha büyük bir şeyin parçası.

Dünya kendini ehlileştirme işleminde, bir daha hiçbir zaman eskisi gibi vahşi bir yer olmayacak. Doğanın serpilip gelişeceği kaynaklar ve vahşi büyük alanlar olacak. Nufus artışı bilinç sıçraması için gereken optimum rakama çok yaklaştı. Bu nüfus sıçraması politika, para ve enerjiyi değiştirecek.

Rüya gördüğümüzde ne oluyor? Bizler çok boyutlu varlıklarız. Buna berrak ( lüsid ) rüyalarla ulaşabiliriz. aslında bu evren Tanrının bir rüyası. Gördüm ki biz insanlar kendisi de bir benek olan galaksimizin bir beneği olan dünyamızda bir beneğiz. Dışarıda dev sistemler var ve biz ortalama bir sistemiz. Fakat insanlar şimdiden bilinç kozmosunda efsaneleştiler. Dünya/Gaia nın küçücük insanları efsaneleşti. Bizi efsaneleştiren nedenlerden birisi rüya görmemizdir. Bizler aslında efsanevi rüyacılarız. Aslında bütün kozmos hayatın manasını araştırıyor, tam olarak ne olduğunu. Ve tüm zamanların en iyi cevabı küçük rüyacıdan geldi. Bizler rüyasını gördük. Bu nedenle rüyalar çok önemli.

Öldükten sonra ve geri gelince hayat ve ölüme gerçekten saygı duydum. DNA deneylerimizde belki de çok büyük bir gize kapı açıyoruz. Yakında bu vücutta istediğimiz kadar yaşayabilme becerisine sahip olacağız. 150 yıl kadar yaşadıktan sonra kanal değiştirmek isteyecek bir sezgisel ruh duyusu olacak. Aynı vücutta sonsuza kadar yaşamak reenkarnasyon kadar yaratıcı değil, bu içinde olduğumuz fantastik enerji vorteksi içindeki enerji dönüşümü. Bizler aslında yaşam ve ölümdeki bilgeliği göreceğiz ve bundan zevk alacağız.

Şimdi olduğu gibi biz zaten her zaman canlı olduk. Bu içinde olduğunuz vücut her zaman canlı oldu. Bu hiç bitmeyen bir hayat ırmağından gelip Büyük Patlama ve ötesine kadar gider. Bu vücut yoğun ve ince enerji içerisinde bir sonraki yaşama hayat verir. Bu vücut hali hazırda ebediyen canlı

BİZLER BİRLEŞİP EL ELE TUTARAK HEP BİRLİKTE CEHENNEMDEN DIŞARI YÜRÜYECEĞİZ.
Mellen Thomas Benedict

Çeviren : İsmail Ziya

20.3.07

THE SECRET-SIR

Herkesin sıklıkla sözünü ettiği "The Secret-Sır" filminden önemli alıntılar:
1. Hepimiz tek bir sınırsız güç ile çalışırız.
2. Sır, Çekim Yasasıdır.
3. Zihninizden ne geçiriyorsanız, onu çekersiniz.
4. Bizler mıknatıs gibiyiz – benzer benzeri çeker. Düşündüğünüz şey olursunuz VE düşündüğünüzü çekersiniz.
5. Her düşüncenin bir frekansı vardır. Düşünceler manyetik enerji gönderirler.
6. İnsanlar arzu etmedikleri şeyleri düşünürler ve arzu etmedikleri şeylerin daha çoğunu çekerler.
7. Düşünce = yaratım. Eğer bu düşünceler güçlü duygulara bağlı ise, o duygu yaratımı hızlandırır.
8. Baskın olan düşüncelerinizi çekersiniz.
9. Her zaman hastalıktan söz edenler hasta olurlar, her zaman bolluktan söz edenler bolluk içinde olurlar, vs..
10. Bu "istekli" düşünmek değildir.
11. İçine zihnin girmediği bir evrene sahip olamazsınız.
12. Düşüncelerinizi dikkatle seçin; siz yaşamınızın şaheseri, başyapıtısınız.
13. Düşüncelerin realiteye anında tezahür etmemesi Okeydir (eğer bir filin resmini görseydik ve fil anında ortaya çıksaydı, bu çok erken olurdu)
14. Yaşamınızda kendinize çektiğiniz HERŞEY bu gerçeğin doğru olduğunu kabul eder.
15. Düşünceleriniz, hislerinize neden olur.
16. Duygularımızın arkasındaki tüm "nedenleri" karmakarışık etmeye gereksinimimiz yok. İki kategori var, iyi hisler ve kötü hisler.
17. İyi hisler getiren düşünceler doğru yolda olduğunuz anlamına gelir. Kötü hisler getiren düşünceler doğru yolda olmadığınız anlamına gelir.
18. Düşündüğünüz şey her ne olursa olsun, gerçekleşme sürecinde olanın mükemmel bir yansımasıdır.
19. HİSSETTİĞİNİZ şeyi tam olarak elde edersiniz.
20. Mutlu hisler daha çok mutlu durumları çeker.
21. Arzu ettiğiniz şeyi hissetmekle (orda olmasa bile) başlayabilirsiniz. Evren şarkınızın doğasına karşılık verecektir.
22. Düşünce ve hislerinizde neye odaklanırsanız, deneyiminize onu çekersiniz.
23. Düşündüğünüz ve hissettiğiniz şey ve tezahür eden şey DAİMA birbirine uyar. İstisna yoktur.
24. Farkındalığınızı değiştirin.
25. "Siz ilerlerken kendi evreninizi yaratırsınız" Winston Churchill
26. İyi hissetmek önemlidir.
27. Neşeli olan bir şeyi düşünerek veya bir şarkı söyleyerek ya da mutlu bir deneyimi hatırlayarak anında duygunuzu değiştirebilirsiniz.
28. Bunun usulünü öğrendiğinizde, onu bilmeden önce, yaratıcı olduğunuzu BİLİRSİNİZ.
29. Yaşam olağanüstü olabilir ve olmalıdır ve siz Çekim Yasasını bilinçli olarak uyguladığınız zaman, yaşam olağanüstü olur.
30. Evren kendisini buna göre yeniden – düzenler.
31. Tüm arzularınız için şu cümleyi kullanarak başlayın: "Şimdi çok mutluyum ve minnettarım" 32. Evrenin kendisini NASIL yeniden düzenleyeceğini bilmek zorunda değilsiniz.
33. Çekim Yasası, basitçe ona ŞİMDİ sahip olma pozitif hislerini üreten şeyi kendiniz için anlamaktır.
34. Arzu ettiğiniz şeye daha hızlı ulaşmanıza yardım edecek ilham edilmiş bir düşünce veya fikir alabilirsiniz.
35. Evren SÜRATİ sever. Ertelemeyin, ikinci bir tahminde bulunmayın, şüpheye düşmeyin.
36. Fırsat çıktığında EYLEME GEÇİN.
37. İstediğiniz her şeyi çekersiniz- para, insanlar, bağlantılar. Önünüze neyin getirildiğine DİKKAT EDİN.
38. Hiçbir şeyiniz olmadan başlayabilirsiniz, hiçbir yolunuz olmayabilir, size bir YOL sunulacaktır.
39. NE KADAR ZAMANDA??? Zamanla ilgili kural yoktur, pozitif hislerinize ne kadar çok hizalanırsanız, daha hızlı gerçekleşir.
40. Boyut evren için önemli değildir (arzu ettiğiniz sınırsız bolluk ise). Büyüklük ve zaman ile ilgili kuralları kendimiz koyarız.
41. Evrene göre kural yoktur: ona şimdi sahip olduğunuzun hislerini sunarsınız, evren de buna yanıt verir.
42. Çoğu insan düşüncelerinin çoğunu gözledikleri şeylere verirler (postadan gelecek faturalar, geç kalmak, kötü şansa sahip olmak, vs)
43. Farklı daha iyi bir bakış açısı vasıtası ile, farklı bir yaklaşım bulmalısınız.
44. "Olduğumuz her şey düşüncelerimizin sonucudur" - Buddha
45. Yaşamınızın gidişatını değiştirmek için tam şimdi ne yapabilirsiniz?? Minnettar olma.
46. Minnettarlık yaşamınıza anında daha fazlasını getirir.
47. Düşündüğümüz ve TEŞEKKÜR ettiğimiz şeyi meydana getiririz.
48. Minnettar olduğunuz şeyler nedir? Minnettarlık hissedin, tam şimdi minnettar olduğunuz şeylere odaklanın.
49. Zihninizde bu resimle oynayın – nıhai sonuca odaklanın.
50. VİZÜALİZE EDİN ! GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN! Geleceğinizin provasını yapın.
51. GÖZÜNÜZDE CANLANDIRIN !! Onu görün, hissedin ! Burası eylemin başladığı yerdir.
52. Sevinci hissedin… mutluluğu hissedin!
53. Onaylayıcı bir düşünce negatif bir düşünceden 100 kat daha güçlüdür.
54. "Bu gücün ne olduğunu söyleyemem. Tüm bildiğimi onun var olduğu" Alexander Graham Bell
55. İşimiz "Nasıl" olacağına üzülmek değildir. "Nasıl" bağlılıktan ve inançtan çıkıp gelecektir.
56. Nasıllar evrenin alanına girer. Evren her zaman siz ve rüyanız arasındaki en hızlı, en çabuk, en uyumlu yolu bilir.
57. Eğer onu evrene havale ederseniz, verilen şeye şaşırırsınız ve gözünüz kamaşır… bu sihir ve mucizelerin gerçekleştiği yerdir.
58. Onu her gün evrene teslim edin, ama bu asla bir angarya olmamalı.
59. Tüm süreçte keyifli hissedin: mutlu, coşkulu ve uyumlu.
60. Gerçekten bu şekilde yaşayan insanlar ile tek fark, onlar bunu varoluş yolu olarak alışkanlık haline getirmişlerdir.
61. Bunu her zaman yapmayı hatırlarlar.
62. Görsel bir Pano yapın: Çekmeyi arzu ettiğiniz şeylerin resimleri. Her gün ona bakın ve zaten bu arzularınızın gerçekleştiğin hissine sahip olun.
63. "İmgeleme her şeydir. Yaşamın gelen çekimlerinin ön izlemesidir" Albert Einstein.
64. Neyi arzu ettiğinize karar verin, ona sahip olabileceğinize inanın, onu hak ettiğinize inanın, onun sizin için mümkün olduğuna inanın.
65. Gözlerinizi kapatın ve arzu ettiğiniz şeye sahip olduğunuzu gözünüzde canlandırın – ve o hissi yaşayın.
66. Zaten sahip olduğunuz şey için minnettar olmaya odaklanın. Bundan zevk alın! Sonra onu evrene salıverin. Evren onu tezahür ettirecektir.
67. "İnsanın zihni neyi tasarlayabilirse, ona ulaşabilir" W. Clement Stone
68. Eğer ulaşırsanız size büyük keyif verecek çok büyük bir hedef oluşturun.
69. İlham edilmiş bir düşünceniz olduğunda, ona güvenmeli ve eyleme geçirmelisiniz.
70. Nasıl daha refah içinde olursunuz? ONA NİYET EDİN!!
71. "Postadan düzenli olarak çekler geliyor" veya banka hesabınızı arzu ettiğiniz miktara değiştirin ve ona sahip olmanın hissini duyumsayın.
72. Yaşam, TÜM alanlarda bolluk içinde olmak demektir.
73. İçsel sevinç ve huzur hissini duyumsayın, sonra tüm dışsal şeyler ortaya çıkar.
74. Bizler evrenimizin yaratıcılarıyız.
75. İlişkiler: Kendinize, başkalarının size davranmasını istediğiniz gibi davranın, kendinizi sevin, sevilirsiniz.
76. Kendinize karşı sağlıklı bir saygınız olsun.
77. Düzenli olarak etkileşimde olduğunuz ve birlikte çalıştığınız kişiler için bir not defteri edinin ve o insanların her birinin pozitif yanlarını yazın.
78. Onlarla ilgili en çok sevdiğiniz şeyleri yazın (onların değişmesini beklemeyin). Çekim Yasası, eğer frekanslarınız uyuşmazsa sizi birlikte aynı mekana yerleştirmez.
79. İyi hissetme potansiyelinizi kavradığınız zaman, iyi hissetmeniz için hiç kimseden farklı olmasını istemezsiniz.
80. Dünyayı, arkadaşlarınızı, eşinizi, çocuklarınızı kontrol etme ihtiyacının biçimsiz olanaksızlıklarından kendinizi özgürleştirirsiniz.
81. Realitenizi yaratan sadece sizsiniz.
82. Başka hiç kimse sizin için düşünemez veya hissedemez. Sadece SİZ.
83. Sağlık: kendi sağlığınız için evrene teşekkür edin. Gülün. Stressiz mutluluk sizi sağlıklı tutar. 84. Bağışıklık sisteminiz kendisini iyileştirir.
85. Bedenimizin parçaları her gün, her hafta vs değişir. Birkaç yıl içinde yepyeni bir bedene sahip oluruz.
86. Kendinizi yeni bir bedende yaşarken görün. Umutlu = sağlıklı. Mutlu= daha mutlu biyokimya. Stres bedeni olumsuz etkiler.
87. Bedenden stresi atın, beden kendini yeniler. Kendinizi iyileştirebilirsiniz.
88. Dingin olmayı öğrenin, dikkatinizi arzu ettiğiniz şeyden uzaklaştırın, dikkatinizi deneyimlemeyi arzu ettiğiniz şeye odaklayın.
89. İçinizdeki ses ve vizyon dıştaki görüşlerden daha mükemmel ve berrak olduğunda, yaşamınızın üstadı olursunuz.
90. Siz, dünyayı olmasını istediğiniz gibi yapmaya çalışmak için burada değilsiniz. Etrafınızda seçtiğiniz dünyayı yaratmak için buradasınız.
91. Ve başkalarının görmeyi seçtiği dünyanın da var olmasına izin verin.
92. İnsanlar, eğer herkes Çekim Yasasının gücünü bilirse, ortada yeterince olmayacağını düşünürler. Bu bizde kökleştirilmiş bir yalandır ve bir çok insanı açgözlü yapıyor.
93. Gerçek şu ki, yeterli olandan çok sevgi, yaratıcı fikirler, güç, sevinç, mutluluk vardır.
94. Tüm bu bolluk, kendi sonsuz doğasının farkında olan bir zihin vasıtası ile parıldamaya başlar. Herkes için yeteri kadar vardır. Bunu görün. Buna inanın. Sizin için çıkagelecektir.
95. Arzu ettiğiniz her şeyi seçerken, realitenizin çeşitliliği sizi heyecanlandırsın ve tüm arzularınızın iyi hislerinin arkasında olun (destekleyin).
96. Senaryonuzu yazın. Arzu etmediğiniz şeyler gördüğünüzde, onları düşünmeyin, onları yazın, onlarla konuşun, onları uzaklaştırın, dikkatinizi arzu edilmeyen şeylerden uzaklaştırın, arzu edilen şeylere odaklayın.
97. Bizler enerjiyiz. Her şey enerjidir. HER ŞEY !!!
98. Kendinizi bedeninizle tanımlamayın…. O evrendeki her şeye bağlı olan sonsuz bir varlıktır. 99. Tek bir enerji alanı. Bedenlerimiz dikkatimizi enerjimizden ayırdı. Bizler ortaya konan olasılıkların, yaratıcı gücün sonsuz alanıyız.
100. Düşünceleriniz sizin için değerli mi? Eğer değilse – ŞİMDİ onları değiştirmenin zamanıdır. Tam şimdi bulunduğunuz yerden başlayabilirsiniz. Bu andan ve dikkatinizi verdiğiniz şeyden daha önemli bir şey yoktur.

(ÇEVİRİ : Saffet)

18.3.07

LAL


Bu taşın erkeği koyu bordo, dişisi kırmızıdır.
Üzerinde taşıyanı, bedensel zayıflığa ve acımasızlıklara karşı korur.
Heyecan ve boşluk duygularına kapıldığınızda, dengenizi korumanıza yardımcı olur.
Dinginlik hissi verir. Böylece yapmanız gereken işlerin üzerine sırayla ve yavasça gitmenizi sağlar ve kapasitenizin arttığını hissettirir.
Kendinizi kabullenmenizi sağlayarak sizi korur.
İşlerinizi tamamlamanız için gereken canlılığı ve zindeliği sağlar.
Geçmisi hatırlamaya yardımcı olur.
Yatak veya yastık altına koyuldugunda karabasanlardan korunmayı sağlar.Hayal gücünü kuvvetlendirir.
Sevgi ve şefkat duygularını artırır.
Hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın, kristal kuvars ile birlikte kullanımı etkisini artırır.
Rahmin üzerine koyularak, üreme gücünü artırma amacıyla kullanılır.
Ayrıca; adet sancıları, düzensiz kanamalar ve menapoz için de faydalıdır.
Erkekler de lal taşını kasıklarının üzerine koyarak üreme güçlerini artırabilirler.
Üremeyi artırma amacıyla kullanımda bir-iki hafta boyunca günde en az on dakika süreyle bu uygulama tekrar edilir.
Bel agrılarını geçirmede etkilidir. Hassas kişilerin lal taşını bel altında kullanması daha dogrudur. Çünkü bu tür kişilerde sinirliliğe, baş agrılarına ya da baş dönmesine sebep olabilir.
Cinsel enerjiyi ve duyarlılığı artırır. Cinsel dengesizliğe karşı da faydalidir.
Bedeni kuvvetlendirir, temizler ve canlandırır. Enerjisi damarlar için faydalıdır.

16.3.07

KRİZOPRAS


Girişilen yeni işlerin başarı ile sonuçlanmasına yardımcı olduğu söylenir. Bu nedenle Büyük İskender tarafından tılsım taşı olarak kullanılmıştır.
Kabusu önler.
Nazara karşı koruyucudur.
Rahatlık, hafiflik ve olumlu bir yaşam gücü yaratır.

FİRUZE


Turkuaz, turkuvaz ve firuze olarak bilinir.
Nazara karşı iyidir.

15.3.07

MALAHİT


Özünde neşe taşır. Her kademede dengeleyici rol oynar.
Hayal gücünü güçlendirir.
Anlayışı uyandırarak empati hissimizi güçlendirir.

14.3.07

YAKUT


Çok değerli ve yüksek huzur veren bir taş olmakla beraber, biraz risklidir. Pozitif zihin yapısına sahip birinde bolluk ve bereketi çekerken, aksi durumda talihsizliklere yol açabilir.
Solunum yollarını ve bağırsakların direncini geliştirir.
Ateş düşürür.
Kişinin gerçek doğasını, kişiliğini özgürce ifade edebilmesine yardımcı olur.
Koşulsuz sevmeyi sağlar.
Diğer insanlara karşı duyulan anlayış ve hoşgörü duygularını artırır.
Kişinin özgüvenini ve cesaretini kuvvetlendirir.
Kişiyi kendisi hakkında hissettiği olumsuz duygulardan kurtarır.
Kendisini taşıyan kişiyi dürüst olmaya yönlendirir.
Sezgileri kuvvetlendirerek, kötülüklerden uzak durulmasını sağlar.
Kişiyi kendi sınırlamalarından kurtarır, ruhsal gelişim ve mutluluk duygularını artırır.
Kan dolaşımına pozitif yönde canlandırıcı etkisi vardır.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Cinsel aşırıliklara karşı iyi gelir

AKİK


Uğur ve bereket getirir.
Canlılık veren enerjisiyle, kendinizi sıkıntılı ve kötü hissettiğiniz anlarda olayların iyi yönünü de görmenizi sağlar.
İnsanların olumsuzluklarından kolayca etkileniyorsaniz akik size iyi gelecektir.
Kendisini taşıyan kişiye güç, keyif ve iyimserlik hissi verir.
Ceplerinde bu taşı taşıyan çocukları olumsuz duygulardan ve münakaşalardan uzak tutar.

Dünyevi başarıyı simgeleyen akik, negatif enerjiye karşı koruma sağlar ve tükenmiş olan cesareti canlandırır.
İşadamlarının bu taşı, özellikle belin altında (cepte veya yüzük olarak olabilir) taşımaları faydalı olacaktır. Özellikle yüzük olarak kullanıldığında, kişinin kendisine güvenini artırır.
Güçlü ve erkeksi bir enerjiye sahip olan akik, cinsel organlar ve cinsel güç için faydalıdır.

PERİDOT



Kalp çarpıntılarına ve sebebi bilinmeyen korkulara iyi gelir.

12.3.07

ZENGİN OLMAK İSTEYENLERE

Yaşamın içinde bir çoğumuz, para başta olmak üzere, çeşitli konularda hep daha fazlasını isteriz. Daha çoğuna sahip olmak isteriz ama olabileceğimize çok inanmayız, çalışmayız, sabredip beklemeden sadece sadece isteriz ve olmaz elbette beklediğimiz...

Öncelikli olarak oluşmuş dirençlerimizi ve kalıplarımızı ortadan kaldırmak gerekmektedir. Evrende herşeyden herkese yeteceğinden fazlası varken, bizlerin yoksul kalmasının tek nedeni, bizim buna inanmamızdır.

Öylese durmayalım ve hemen başlayalım çalışmaya.. İzleyebildiğiniz sıklıkta bu videoyu izleyin. Kendi olumlama cümlelerinizi kurun. Eski düşünceleri bırakıp yenilere, hak ettiklerinize açın kendinizi..

CHAKRA TESTİ

7 chakranızın kaçı, ne kadar açık? Test etmek, sonuçları grafikler halinde mail adresinizde görmek ister misiniz?


Chakra Testi

2.3.07

YAPAMAMAK-IŞIK MENDERES

Donna'nın dördüncü sınıf öğrencileri geçmişte gördüğüm sınıflardan farklı değilmiş gibi görünüyorlardı. Yine de sınıfa girdiğimde, belli bir heyacan hissediliyordu. Öğrenciler bir şeyler yazıp karalıyorlardı. Yanımda oturan 10 yaşındaki kız öğrenci kağıdını,
"Ben yapamam," cümleleriyle doldurmuştu.
"Futbol topunu kaleye gönderemem."
"Üçlü sayılarla bölme işlemi yapamam."
"Debbie'nin beni sevmesini sağlayamam."
Sayfanın yarısı dolmuştu ve yazmaktan bıkmışa benzemiyordu. Öğrencilerin defterlerine bakarak sıraların arasında yürümeye başladım. Hepsi de benzer cümleler yazıyorlar ve yapamadıkları şeyleri tanımlıyorlardı. O anda egzersiz bende merak uyandırdı. Donna'ya neler olup bittiğini sormaya karar verdim. Yanına yaklaşınca onun da yazmakla meşgul olduğunu gördüm. Öğretmen ve öğrencilerin, "Yapabilirim," türü olumlu cümleler kurmak yerine neden böyle bir olumsuzluğa saplandığı düşüncesine karşı savaş verirken, oturduğum sıraya geri döndüm. Egzersiz bittikten sonra Donna, öğrencilere kâğıtlarını ikiye katlamalarını ve masanın üzerindeki boş ayakkabı kutusunun içine koymalarını söyledi. Hepsi toplanınca kutuyu kolunun altına alıp, sınıftan çıktı. Öğrenciler öğretmeni takip ederken, ben de onların peşine takıldım. Donna'nın güvenlik odasından aldığı kürekle birlikte bahçenin en uzak köşesine doğru yürüdüler. Ve kazmaya başladılar. "Yapamam," cümleciklerini gömeceklerdi! Kazma işlemi yaklaşık on dakika sürdü, çünkü bütün öğrenciler sırayla kazıyorlardı. Çukur bir, bir buçuk metre olunca, kutu çukurun dibine kondu ve üzeri toprakla örtüldü.
Donna, "Hepiniz elele tutuşun ve başınızı eğin," diye seslendikten sonra konuşmasına başladı:

"Arkadaşlar, bugün burada 'Yapamam'ların anısına toplandık. Yeryüzünde bizimle birlikteyken bir şekilde hepimizin hayatına girdi. Adı her okulda, toplantı salonunda, hatta Beyaz Saray'da bile anıldı. 'Yapamam'ları sonsuz uykusuna göndermeye karar verdik. Kardeşleri, 'Yapabilirim', 'Yapacağım' ve 'Yapıyorum' diyerek hayatlarına devam ediyorlar. Onlar 'Yapamam'lar kadar ünlü, güçlü ve kuvvetli değildirler. Belki bir gün, sizin de yardımınızla dünyaya ayak izlerini bırakabilirler. İnşallah, 'Yapamam'lar huzur içinde yatarlar. İnsanlar onlar olmaksızın yaşamlarına devam edebilirler. Amin."

Bu methiyeyi dinlerken öğrencilerin hiçbirinin bugünü unutamayacaklarını düşündüm. Bu aktivite oldukça sembolik bir anlam taşıyordu.
Gerek bilinçten, gerekse bilinçaltından asla silinmeyecek bir beyin egzersizi gibiydi.
Methiyenin sonunda,"Yapamam"ların ebediyete intikalini keklerle, patlamış mısırlarla ve meyve sularıyla kutladılar. Kutlamaların bir parçası olarak, Donna kalınca bir kağıttan mezar taşı kesti. En üste "Yapamam"ı, en alta o günün tarihini yazdı. Ve o yılın anısına sınıfa asıldı. Nadiren de olsa öğrencilerden biri unutup, "Yapamam," dediğinde, Donna bunu gösterdi. Öğrenciler de böylece yeni cümleler kurmak zorunda kaldılar.
Şimdi, yıllar geçmesine rağmen ne zaman "Yapamam," gibi bir cümle duysam, dördüncü sınıf öğrencilerinin düzenlediği cenaze merasimi gelir aklıma. Ben de onlar gibi, "Yapamam"ların olmadığını anımsarım.

*** Amerikalı bir pedagogun internette dünya turu yapan bu hikâyesi, basit gibi gözüken ritüellerin gerçekten ne kadar güçlü olabileceğini bir kez daha hatırlatıyor bizlere. İçerdiği sembolizmle hatırası belleğe kazınan ritüeller, sadece bilinçaltındaki bilgileri temizleyip yerlerine yenilerini koyabilmemize yardım etmekle kalmıyor, kabullenmekte zorlandığımız bir çok olayı da sonlandırmamıza katkıda bulunuyor. Psikologlar, "closure" yapmanın; yani bitirilememiş meselelere son noktasını koyarak defteri kapatmanın, yeni bir ilişkiye, işe veya yaşam biçimine geçebilmek için çok önemli olduğunu söylüyorlar. Zira; çözüm bulmayan, yası tutulmayan her olay insan bilincinde ağırlık yapar ve tam anlamıyla anlaşılıp kabul edilinceye dek kendini yaşamın deney alanında tekrarlar. İsterseniz bugün, hafta sonunun verdiği rahatlık ve rehavetden yararlanarak, birbirinden ilginç ritüeller yaratarak, yukardaki hikaye misali yaşamınızda değiştirmeyi arzuladığınız her ne ise onu kağıda dökebilirsiniz. Ölmüş bir akrabanıza, eski bir arkadaşınıza, boşandığınız karınız veya kocanıza duygulu bir veda mektubu döşenerek, yüreğinizde düğümlenen tüm sözcükleri sansürsüzce dile getirebilirsiniz. Sevgi ve korku spektrumundaki tüm duyguları; öfke ve acıyla kilitlenen göz yaşlarınızı serbest bırakın ki, ruhunuz yakanabilsin. Kalbiniz yeniden kanatlanabilsin. Sonra da kimseden çekinmeden, kamuya zarar düşünmeden(!) ister bir saksıya, ister bir parktaki ağacın dibine veya en yakın mezarlığa mektubunuzu bir Fatiha eşliğinde gömün. Akabinde, tarifsiz bir huzurun benliğinize yayıldığını, eski acıların yerini garip bir boşluğun aldığını duyumsayacaksınız.
İzci sözü!

10/04/2004 Radikal Gazetesi