2.3.07

YAPAMAMAK-IŞIK MENDERES

Donna'nın dördüncü sınıf öğrencileri geçmişte gördüğüm sınıflardan farklı değilmiş gibi görünüyorlardı. Yine de sınıfa girdiğimde, belli bir heyacan hissediliyordu. Öğrenciler bir şeyler yazıp karalıyorlardı. Yanımda oturan 10 yaşındaki kız öğrenci kağıdını,
"Ben yapamam," cümleleriyle doldurmuştu.
"Futbol topunu kaleye gönderemem."
"Üçlü sayılarla bölme işlemi yapamam."
"Debbie'nin beni sevmesini sağlayamam."
Sayfanın yarısı dolmuştu ve yazmaktan bıkmışa benzemiyordu. Öğrencilerin defterlerine bakarak sıraların arasında yürümeye başladım. Hepsi de benzer cümleler yazıyorlar ve yapamadıkları şeyleri tanımlıyorlardı. O anda egzersiz bende merak uyandırdı. Donna'ya neler olup bittiğini sormaya karar verdim. Yanına yaklaşınca onun da yazmakla meşgul olduğunu gördüm. Öğretmen ve öğrencilerin, "Yapabilirim," türü olumlu cümleler kurmak yerine neden böyle bir olumsuzluğa saplandığı düşüncesine karşı savaş verirken, oturduğum sıraya geri döndüm. Egzersiz bittikten sonra Donna, öğrencilere kâğıtlarını ikiye katlamalarını ve masanın üzerindeki boş ayakkabı kutusunun içine koymalarını söyledi. Hepsi toplanınca kutuyu kolunun altına alıp, sınıftan çıktı. Öğrenciler öğretmeni takip ederken, ben de onların peşine takıldım. Donna'nın güvenlik odasından aldığı kürekle birlikte bahçenin en uzak köşesine doğru yürüdüler. Ve kazmaya başladılar. "Yapamam," cümleciklerini gömeceklerdi! Kazma işlemi yaklaşık on dakika sürdü, çünkü bütün öğrenciler sırayla kazıyorlardı. Çukur bir, bir buçuk metre olunca, kutu çukurun dibine kondu ve üzeri toprakla örtüldü.
Donna, "Hepiniz elele tutuşun ve başınızı eğin," diye seslendikten sonra konuşmasına başladı:

"Arkadaşlar, bugün burada 'Yapamam'ların anısına toplandık. Yeryüzünde bizimle birlikteyken bir şekilde hepimizin hayatına girdi. Adı her okulda, toplantı salonunda, hatta Beyaz Saray'da bile anıldı. 'Yapamam'ları sonsuz uykusuna göndermeye karar verdik. Kardeşleri, 'Yapabilirim', 'Yapacağım' ve 'Yapıyorum' diyerek hayatlarına devam ediyorlar. Onlar 'Yapamam'lar kadar ünlü, güçlü ve kuvvetli değildirler. Belki bir gün, sizin de yardımınızla dünyaya ayak izlerini bırakabilirler. İnşallah, 'Yapamam'lar huzur içinde yatarlar. İnsanlar onlar olmaksızın yaşamlarına devam edebilirler. Amin."

Bu methiyeyi dinlerken öğrencilerin hiçbirinin bugünü unutamayacaklarını düşündüm. Bu aktivite oldukça sembolik bir anlam taşıyordu.
Gerek bilinçten, gerekse bilinçaltından asla silinmeyecek bir beyin egzersizi gibiydi.
Methiyenin sonunda,"Yapamam"ların ebediyete intikalini keklerle, patlamış mısırlarla ve meyve sularıyla kutladılar. Kutlamaların bir parçası olarak, Donna kalınca bir kağıttan mezar taşı kesti. En üste "Yapamam"ı, en alta o günün tarihini yazdı. Ve o yılın anısına sınıfa asıldı. Nadiren de olsa öğrencilerden biri unutup, "Yapamam," dediğinde, Donna bunu gösterdi. Öğrenciler de böylece yeni cümleler kurmak zorunda kaldılar.
Şimdi, yıllar geçmesine rağmen ne zaman "Yapamam," gibi bir cümle duysam, dördüncü sınıf öğrencilerinin düzenlediği cenaze merasimi gelir aklıma. Ben de onlar gibi, "Yapamam"ların olmadığını anımsarım.

*** Amerikalı bir pedagogun internette dünya turu yapan bu hikâyesi, basit gibi gözüken ritüellerin gerçekten ne kadar güçlü olabileceğini bir kez daha hatırlatıyor bizlere. İçerdiği sembolizmle hatırası belleğe kazınan ritüeller, sadece bilinçaltındaki bilgileri temizleyip yerlerine yenilerini koyabilmemize yardım etmekle kalmıyor, kabullenmekte zorlandığımız bir çok olayı da sonlandırmamıza katkıda bulunuyor. Psikologlar, "closure" yapmanın; yani bitirilememiş meselelere son noktasını koyarak defteri kapatmanın, yeni bir ilişkiye, işe veya yaşam biçimine geçebilmek için çok önemli olduğunu söylüyorlar. Zira; çözüm bulmayan, yası tutulmayan her olay insan bilincinde ağırlık yapar ve tam anlamıyla anlaşılıp kabul edilinceye dek kendini yaşamın deney alanında tekrarlar. İsterseniz bugün, hafta sonunun verdiği rahatlık ve rehavetden yararlanarak, birbirinden ilginç ritüeller yaratarak, yukardaki hikaye misali yaşamınızda değiştirmeyi arzuladığınız her ne ise onu kağıda dökebilirsiniz. Ölmüş bir akrabanıza, eski bir arkadaşınıza, boşandığınız karınız veya kocanıza duygulu bir veda mektubu döşenerek, yüreğinizde düğümlenen tüm sözcükleri sansürsüzce dile getirebilirsiniz. Sevgi ve korku spektrumundaki tüm duyguları; öfke ve acıyla kilitlenen göz yaşlarınızı serbest bırakın ki, ruhunuz yakanabilsin. Kalbiniz yeniden kanatlanabilsin. Sonra da kimseden çekinmeden, kamuya zarar düşünmeden(!) ister bir saksıya, ister bir parktaki ağacın dibine veya en yakın mezarlığa mektubunuzu bir Fatiha eşliğinde gömün. Akabinde, tarifsiz bir huzurun benliğinize yayıldığını, eski acıların yerini garip bir boşluğun aldığını duyumsayacaksınız.
İzci sözü!

10/04/2004 Radikal Gazetesi

0 yorum: